[1]DİN GÖREVLİSİNDE ARANAN ŞARTLAR VE İLAHİYATLARDAN BEKLENTİLER-3
Saygı değer meslektaşlarım, kıymetli arkadaşlar…
Sizler gencinden ihtiyarına, dindarından dindar olmayanına her çeşit insanlarla karşılaşarak ve temas kurarak onlara İslam’ın birlik ve beraberlik, huzur ve güven, maddi ve manevi saadet dolu İslam’ın esaslarını sunma görevini üstlenmiş bulunmaktasınız.
Bu yönüyle peygamberlerin tebliğ mirasına talip olmuşsunuz. Bu nebevi mirası liyakatle yürüterek örnek ve aydın bir din eğitimcisi (din hizmetçisi/din gönüllüsü) hüviyetini kazanmak mecburiyetinde olan ilahiyatçılar meslek hayatlarında başarılı olabilmeleri ve tahsillerinin daha verimli olması için öğrencisinden öğretim üyesine kadar herkese düşen bazı görevler vardır:
1. Milli kültürümüzle ve manevi değerlerimizle bağımızın güçlendirilmesini sağlayacak projeler geliştirilmeli.
2. En çok korkulan dini cehalettir. Cehaletten kaynaklanan kutuplaşmaları önlemenin toplumu kaygıdan uzak tutmanın yolunu bulmalı, topluma dini layıkıyla öğretecek görevliler yetiştirilmeli.
3. Din hizmeti yürütecek personel, mesleki bilgi, pedagojik formasyon ve beşeri münasebetler bakımından dinin, ilmin ve çağın şartlarına göre yetiştirilmelidir.
4. İlahiyat fakülteleri Türkiye’nin ve dünyanın değişen ve gelişen şartları karşısında, hizmetlerine yeni bir anlayış ve yeni bir üslup, yeni bir dinamizm kazandırmalıdır.
5. İlahiyat fakülteleri başta olmak üzere diyanet, ilgili kuruluşlar ve kişilerle işbirliği imkânları geliştirmeli din hizmetlerini daha ilmi ve rasyonel bir zemine oturtmalıdır.
6. Türkiye Cumhuriyeti devleti, tarihi akışı içinde “Avrupa Topluluğu“ ile yakınlaşma safhasına gelmiştir. Bu safhada bulunan Türkiye’de milli ve manevi değerlerimizin muhafazasında ve yaygınlaştırılmasında ilahiyatçılara ciddi görevler düşmektedir.
7. İlahiyatlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cılız kalacağı bir bütünleşmede, milli kimliğimiz açısından insanımız ciddi problemlerle karşılaşacaktır.
8. Hayat devam ediyor. Dünya sanayi çağını tamamlamış (çatıya çıkmış) sanayi ötesi çağını yakalamış, bilgi çağından söz eder olmuştur. İslamiyet’in tebliğ hizmetini yürütenler, cihan-şümul bir dinin mümessili (mübelliği) olarak ‘sanayi ötesi’ ve ‘bilgi çağı’ toplumunu hangi üslupla irşat edecek.
9. Kimliksiz, kişiliksiz bir toplum değil, kendi inanç ve değerlerinden güç alan, kendine güvenen bir millet, şahsiyetli bir topluluk olarak dünya içindeki yerimizi almalıyız. Kişiliksiz inançsız bir toplumun ne dünyadan alacağı ne de ona verebileceği hiçbir şeyi vardır.
10. İlahiyatlar, din eğitiminde ilmi araştırmalarını görsel araçları kullanarak halka sunmalı. İslam’la insanı buluşturmalı ve hatta İslam’ı insanlara taşıyıp ilahiyatla halkı buluşturmalıdır. Tıpkı diyanetle ilahiyat arasındaki kopukluk gibi halkla ilahiyatlar arasında da bir uçurum vardır.
İlhami KÜÇÜKTÜRKMEN
Diyanet-Sen Konya Şubesi Başkan Yardımcısı