- Konya Diyanet-Sen - https://www.konyadiyanetsen.org.tr -

“İmam Cemaatin Kefilidir”

orhanceker.1 [1]

Yusuf Bülbül, Diyanet-Sen Konya Şubesi Disiplin Kurulu Başkanı

Değerli Hocam; Din Görevlilerini hangi konularda yeterli görüyor, hangi konularda biraz daha geliştirilmeli diye düşünüyorsunuz. 

Prof. Dr. Orhan Çeker, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı

Her şeyden önce din görevlisi kendisini herhangi bir kompleksten uzak tutması gerekir. Çünkü din görevlisinin vazifesi gerçekten en şerefli görevlerin başında gelir. Nasıl şerefli olmasın ki Hz. Peygamber (s.a.v) ömür boyu bu görevi hiç aksatmadan yürüttü. Dolayısıyla İmam kardeşimiz mihraba geçince kendisinin Resulullah’ın temsilcisi olduğunu unutmamalı. Bu şuurdaki imamımız gerçekten kompleksten uzak kaldığı gibi başkasına da NEBEVİ şefkatle muamele eder. Her hizmeti hatta basit de olsa her işi ibadete çevirmiş olur. Yani bu imam kardeşimizin hayatı tümden ibadet oluverir. Ben şahsen gerek öğretmen gerek diyanet görevlisi kardeşimiz olsun kendisini şöyle görmeli diye arzu ediyorum: Resulullah Efendimiz hoca / din görevlisi isteyen Yemen’e Muaz b.Cebel’i hoca olarak göndermişti. Muaz oraya Resulullah’ın elçisi sıfatıyla gitmişti. İşte bizim görevlimiz kendisini Muaz b.Cebel konumunda görmeli, zaten öyledir de. Muaz nasıl ki Yemen’de Resulullah’ı temsilen görev yaptıysa bizim görevlimiz de Muaz konumunda olarak Resulullah’ı temsil etmektedir.

Bu şuurla yapılan görevin tadına doyulur mu acaba diye düşünüyorum. Bu temel temsil ve şuuru hatırlattıktan sonra geliyorum din görevlilerimizde en dikkat çeken eksikliklere:

Yusuf Bülbül, Namaz kıldırırken görebildiğiniz veya düzeltilmesi gereken durumlar var mı ? 

Prof. Dr. Orhan Çeker, Din görevlimizin maalesef ki ilmihal bilgisi hayli eksiktir. Eskiler, “senede 1 defa Halebi’yi okumayanın namazı eksik; 1 defa Aliyyu’l-Kari’nin el-Fıkhu’l-Ekber şerhini okumayanın imanı eksik” derlermiş. Kısacası senede 1 defa da olsa ilmihali okumayanın namazı da imanı eksik demektir. Bu söz tabiî ki asırların tecrübesiyle söylendiğine göre yabana atılacak bir söz değildir. Öyleyse görevlimiz sık sık ilmihal okuyarak görevi daha doğrusu müslümanlığıyla ilgili temel zaruri bilgileri taze tutmalıdır. Tavsiye edeceğimiz en güzel ilmihal Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali veya Mehmet Zihni Efendi’nin Ni’met-i İslam’ıdır. Bana daha başka ilmihalleri sormayın. Resulullah’ı temsil eden görevlimiz ilk elde ilmihali başucunda tutmalıdır. Ek olarak söyleyeceğimiz kitapları biraz sonraya bırakarak eksiklere devam edelim:

Yusuf Bülbül, Temel Bilgiler konusunda bilgi eksikliği hissediyor musunuz ?

Prof. Dr. Orhan Çeker, Görevlimiz eğer Kur’an’ı asli şekliyle yazamıyorsa veya genel olarak yazmayı unuttuysa bir an evvel yazabilme eksiğini gidermelidir. Bir ilçede imamlarımızla soru/ cevap sohbet ediyorduk. Soruları yazılı olarak aldım. İstisnasız olarak söylüyorum ki imam kardeşlerimiz bir ayet yazıp soru sorması gerekiyorsa ayeti asli yazısı ile değil latini yazı ile yazmış  ve sorusunu eklemiş. Yüzü aşkın görevlimizin bulunduğu salonda soru kağıtları içerisinde asli yazı ile ayetin yazılmış olduğu tek kağıt hatırlamıyorum. Görevlimiz hiç kimseyi suçlamasın, suçu kendisinde bulsun. Demek ki görevlimiz bir an önce bu eksiğini gidermelidir. Bir kısım görevlimizde maalesef ta’dil-i erkanı göremiyoruz. Hele teravih kıldırırken o namaza namaz demek için galiba çok şahid gerekecektir. O kılınan namaz mı yoksa kültür-fizik hareketi mi şaşırıyorum. İmam cemaatin kefilidir, diye hadis-i şerif var. O cemaatin namazına gelen sakatlığı kefil olarak imam üstlenecektir. Sanıyorum bu hadis-i şerif imamın sorumluluğunu çok güzel ifade ediyor. Ta’dil-i erkânsız namaz kılan birine, Resulullah Efendimiz defalarca “sen namaz kılmadın, yeniden kıl” diyerek ona namazı tekrar tekrar kıldırtmıştır. İmamlarımızın ezber noksanlığı ileri derecededir diyebiliriz.

10 sayfa Kur’an ezberiyle 25 yılını dolduran imamlar biliyoruz. Bir imam, bir müezzin, bir Kur’an Kursu hocası 25 sene vazifesi gereği olarak Kur’an’la meşgul olsun da HAFIZ olarak emekli olmasın, bu kabul edilecek şey değildir. İmam, müezzin veya Kurs hocası vazifeye başlarken hafız olmasa bile HAFIZ olarak emekli olmalıdır. Görevlimiz gerek haftalık izin olsun gerek senelik izin olsun bu izinleri kullandığı esnada kendisini camiye gitmekten de izinli saymasın. O izin camiye gitmeme izni değildir. Bu izin görevli olduğu camiye gitmeme iznidir AMA başka camileri kapsamaz. Yani imam kendi camisine gitmeyebilir ama namaz vakti geldiğinde bulunduğu yere en yakın camiye yine gitmelidir. Aldığımız şikâyetler bizi bunu da hatırlatmaya mecbur ediyor.

Biz camiye en kuvvetli sünnetlerden olduğu için gitmeliyiz yoksa resmi görevimiz olduğu için değil. Görevlimiz, camiye gitmeyi sanki resmi vazife imiş gibi telakki edince izinli olduğu günlerde cemaate gitmeyebiliyor. Bu olacak şey değildir.Başka bir eksiğimiz de saf düzeni. Maalesef cemaati düzgün ve SIK saf tutmaya alıştıramadık. İmam kardeşimiz namaza durmaya acele etmeyecek. Namaza durmadan önce cemaate dönüp saflarını kendi elleriyle düzelttikten ve sıklaştırdıktan sonra Allahu Ekber deyip namaza durmalıdır. Safı halılardaki çizgi sebebiyle düz tutabiliyorlar AMA SIK tutmayı bir türlü öğrenemedi bizim cemaat. Benim en çok dikkatimi çeken iki eksikliğin biri TA’DİL-i ERKAN, diğeri SAF DÜZENİ.İmamlarımız başta olmak üzere cami görevlilerimizden beklediklerimize gelince:Görevlimiz Muaz b.Cebel konumunda olarak kendisini mahallesinin hocası yani öğretmeni olarak görmelidir. Öyleyse imam mahalleyi eğitmek için kendisini seferber etmelidir. Mahallesine her şeyden önce yaşantısına sünneti hakim kılmak suretiyle örnek bir hayat tarzı takdim ederek cemaatini eğitmelidir. Bilgi noktasında da cami cemaatini uygun bir ders programı ile eğitmelidir.

Cemaatin bulunabileceği vakitlerde ilmihal, siyer/ahlak/ örnek menkıbeler, hadislerden seçmeler, namaz duaları ve Kur’an’dan hiç değilse çok okunan yerlerin manaları, yılda hiç değilse Kur’an tercemesiyle birlikte kısa tefsirli bir hatim programı uygulamaya koymalıdır. Hadislerden mesela Nevevi’nin Riyazu’s-Salihin adlı kitabı seçilebilir.Kur’an tercemesi olarak da – ALLAH’a şükür eskiye göre imkânlar çok fazla, Diyanet İşleri Bşk.lığının da güzel yayınları var – mevcutlardan birini seçerek cemaatimize faydalı olmaya çalışmalıyız. Senede hiç değilse 1 mealli hatim yapacak şekilde plan yaparak hem kendimiz hem de cemaatimiz ALLAH’ın Kelamından haberdar olmuş olur.

Yusuf Bülbül, Varsa diğer tavsiyeleriniz.

Prof. Dr. Orhan Çeker, İmamımız, mahallesini iyi tanımalı ve cemaatiyle münasebetini sıcak ve daimi tutmalıdır. ALLAH rızası için yapacağı bir samimi ziyaret – bilemeyiz belki de – ALLAH TEALA onda büyük hayırlar halkedecektir.SONUÇ olarak lafı uzatmadan kısaca söyleyelim: Her görevlimiz kendisini Resulullah’ın temsilcisi bilmeli ve ona göre hareket etmelidir.

Unutmamamız gerekir ki ALLAH katındaki değerimiz ALLAH’a hizmetimizle orantılıdır. ALLAH için hizmet etmiyorsak değerimiz yoktur velev ki insanlar büyük değer versinler. İnsanların şişirmesi önemli değil, önemli olan ALLAH’ın bize ne kadar değer verdiğidir.

Yine unutmayalım ki ALLAH kime değer veriyorsa onu kendi yolunda hizmet ettirir. Hizmetten kaçanlar, ALLAH’ın değer vermediği ve hizmetten kenara attığı kimselerdir. ALLAH katında değerli kimseler olmamız dileğiyle hepinizi ALLAH’a emanet ediyorum. Dua ve selam ile.

Sitemizdeki “Söyleşi Konuğu” köşesine misafir olarak katılan Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Sayın Prof. Dr. Orhan ÇEKER Beye Şükranlarımızı arz eder, Bir Hocamız Olarak Meslektaşlarımızla ilgili yapıcı Eleştirilerinden dolayı Teşekkür  Ediyor, Diyanet-Sen Konya Şubesi olarak çalışma hayatında başarılar dileriz.